Çocuğu Olmadığı İçin Bunalım Geçiren Hanımefendiye
Çocuğu olmayan ve üzülenler için teselli edici bir mektup.
http://www.fetvameclisi.com/fetva-cocugu-olmadigi-icin-bunalim-geciren-hanimefendiye-46161.html
Selamun aleyküm hocam,
Bundan 6 yıl önce eşimle Allah rızası için bir evlilik yaptık,. Gerek
düğün sürecimizde, gerek yeni kurduğumuz ev hayatında her zaman ilk
önceliğimiz Allah rızasıydı. Evimizde tebliğ çalışmaları, kitap okuma
programları ve sohbetler vardı. Eşim 24 ben 20 yaşında bu yolda çok
aktif gençlerdik. Ama bu çok uzun sürmedi. Yaklaşık 1 yıl sonra tıbben
çocuğumuzun olması -kocamdaki bir rahatsızlıktan dolayı- imkansıza yakın
olduğunu öğrendik ve dünyamız değişmeye başladı. İlk duyduğumda “Rabbim
imanımı artır ki sabrım da artsın ” diye dua ederdim, ama yıllar
geçtikçe imtihanımız sanki daha da ağırlaştı. Sadece çocukla değil
ailelerimiz ve kardeşimiz dediğimiz insanların dedikodu vb. şeyleriyle
de imtihan olduk ve sanki bu daha zordu. Kitap okumak için yanıp tutuşan
ben kitapların kapağını açmaz oldum, sosyal ortamlara girmez oldum.
Buna sohbet ve dernek işleri de dahil. Çünkü nerde insan varsa orada
benim canım yakılıyordu. Gerek bilerek, gerek bilmeyerek ve her şeyden
soğutuldum. Şuan Allah rızası için işin içinde insan faktörünün en az
olduğu şeylerle uğraşıyorum. Şimdi hocam size birkaç sorum var:
1- Hocam, gençleri inşa ediyorsunuz, aileyi Kur’an ve sünnetle
inşa ediyorsunuz. Peki biz ve bizim gibiler ne olacak hocam? Böyle ağır
bir imtihanı yüklenen bizler, 2 kişi kaldığımız için toplum nazarında
aile bile sayılmadığımız için bu dünyada nasıl inşa olacağız.
2- Bu imtihandaki hikmet nedir hocam? Bambaşka bir hayat
düşünürken, özellikle beni Allah yolundan alıkoyan bu imtihanın bir
sebebi var mıdır ya da olmak zorunda mıdır?
3- Hocam zaten gurbetteyiz, koca evde yalnız olmak, hastalandığında
sana bakacak kimsenin olmaması, yaşlılığında bile yalnız kalmak
düşünceleri beni çok üzüyor. Bu imtihanın bir ilacı var mı? Nasıl
sabretmeliyiz? Ya da verdiği acıyı nasıl hafifletiriz?
4- Çocuk sahibi olamama belirli bir kader midir? değişmez mi?
5- Kur’an’da ve hadislerde, bizim durumumuzdaki nice insan için bir
şey var mı? Rasulullah (s.a.v) “cennet annelerin ayakları altındadır”
buyurmuş ya, ya anne olamayanlar için de bir şey demiş mi?
6- Hocam, bu durumda olup da evlat edinebilir miyiz? Bu helal olur mu?
7- Hocam, bu konularla alakalı bir sohbet yapabilir misiniz? Çocuk sahibi olamayan yüreklerin ateşi belki bir nebze söner.
Rabbim ilminizi artırsın.
Selam ve dua ile……
Selamünaleyküm.
İlk başta şunu belirtmeliyim: Ateş kesinlikle düştüğü yeri yakar.
Sizin acınızı ben ne kadarını hissedebilirim? Elbette siz acının sahibi
olarak daha derinden yaralısınız. Bunu biliyorum, bu bilgi ile size
yazıyorum.Şimdi size söyleyeceklerim var. Lütfen mü’min bir kardeşiniz,
sizi hakikatlerin acı yüzü ile tanıştırmaya çalışan biri olarak okuyun
beni. Başta dedim, acınızı hafif görmüyorum ama söylemem gerekenlerde de
sizin beni hafife almamanızı rica edeceğim.
Şimdi siz, çocuğunuz olmadığı için, size ‘anne’ diyecek biri olmadığı
için, hastalanınca yanınızda duracak, sizi hastaneye götürecek biri
olmadığı için kederleniyorsunuz. Cenneti ayağınıza getirecek nimetten
mahrum olmak sizi incitiyor.Bunlara itiraz edebilecek kimse yoktur bu
dünyada.Benim de size soracaklarım var, lütfen siz de bunları
cevaplandırın kendi içinizde. Sonra da bir denge kurmaya çalışın.
Doğurduğu çocuğun ettikleinden ötürü kanser olup ömrünün sonunu
onkoloji bölümünde kıvranarak geçiren anneler, evinde hasta haliyle
beklerken oğlu veya kızı yanına uğramayan anneler, oğlunu-kızını
yetiştiremediği için cehenneme girecek amellerle karşılaşan anneler ne
yapsın sizce? Onlara da ağlayalım mı yoksa ağlanacak sadece siz misiniz?
Ortada bir yanlışlık var. Bu yanlışlığa, bu zamanın iman edenleri
olarak çok yoğun bir şekilde batmış bulunuyoruz. O da şudur:
Evleniyoruz, evlendiğimiz eşlerimizin bizim malımız olduğunu
zannediyoruz. Çocuğumuz oluyor, çocuğumuzu malımız zannediyoruz. Biz
faniyiz, öbür faniye dayanmak isitiyoruz. Öte yandan da Allah’a imanda
koca koca laflar etmeye de devam ediyoruz. Hani Allah bize yeter
idi? Hani ‘Hasbunellah’? Hani, hani? Allah bize yeter deyip, eş veya
çocuk olmayınca tükenip gitmek olur mu hiç? Neden kendimizi şeytana
salalım böyle bir durumda! Ben size mi ağlasam, yoksa doğum yaparken
ölen ya da sakat kalan kadınlara mı, çocuklara mı? Size mi ağlasam,
çocuğu iki yıl içinde ölecek diye uyarılan ve iki yıl sonra öleceğini
bildiği bebeğini kucağında taşıyan ölü taşıyıcısı gibi bilinen bir anaya
mı? Kime ağlasam sizce? Rabbimizin bizi nasıl imtihan edeceğini biz mi
belirleyeceğiz, yoksa O mu? Olmaya siz, kapınıza kadar gelen cenneti
göremiyorsunuz da, doğurcağınız çocuğun muhtemel cennet müjdesi ile
avunuyorsunuz? İmtihanın ortasında ve en hararetli yerinde, burun buruna
gelmişken cennetle, kaç günlük ki şu dünya sizi kederlendiriyor!
İnsanlar konuşsun, siz dinlemeyin. İnsanlar irdelesin, siz yürüyün.
Çocuk mu, anne mi, varlığı mı yokluğu mu, kızı mı erkeği mi.. hangisi
hayırlı bilemeyiz ki. Bir tek şey bilir, bir tek şeye iman ederiz:
Rabbimiz ne yaptıysa güzeldir o, ne emrettiyse hayırdır o, o kimseyi
kapısından çevirmez asla. Böyle bilir böyle inanırız. Ayağa kalkın ve
dik durun. Salıvermeyin kendinizi şeytanın rüzgarında.
a- Gününüzü tam doldurun, boş vaktiniz kalmasın. Yorulun. Yatağa
zor yetişecek kadar yorulun. Gerekiyorsa para kazanın, sadakalar verin
o parayla.
b- Eşinizle hergün yeniden evlenir gibi sarılın durun birbirinize. Siz onun çocuğu olun o da sizin çocuğunuz olsun.
c- İman ayetlerini bir kere bir kere daha okuyun. Teslimiyeti, dünyanın faniliğini nakşedin beyninize.
d- Yirmidört ayına gelmemiş bir çocuğu emzirebilirseniz, o sizin
süt çocuğunuz olur. Eşinizin de çocuğu durumunda olur. Onu evlat
gibi büyütebilirsiniz ama bu da sizi kesin teselli etmeyecektir.
İnsanlar, doğurup büyüttükleri ile teselli bulmuyor da siz başkasınınki
ile nasıl teselli bulacaksınız. Bizim teselligahımız, cennettir
biiznillah; orada doyacağız beklentilerimize. Sabır oraya kadar, sabır.
e- Şeytan ve şaytanılığı iş zanneden çevreniz, size başkası ile
evlenmek fikirlerini zerk edebilir. Bu düşünce, önce eşinize karşı
soğuma ile başlar, sonrasında ondan nefret etme devam eder. Çocuksuz
kadın iken geçimsiz ve bela bir kadına dönüşmeden kendinize gelin.
Toparlayamayacak olursanız, eşinizden boşanma istemeniz ve hastanelerde
tedavi görmenizden daha iyidir. Ama bunu ölümcül durumların tedavisi
olarak bilin.
f- En büyük silahınız duanızdır. Her saat açın ellerinizi,
Rabbinize sığının. Ona sığınmak kadar rahatlatan bir meltem rüzgarı
yoktur. Sığının sizi bu derde düçar edene. Edebinizle, gözyaşınızla,
ısrarınızla.
g- Tamam, ağlayın. Üzülün, endişelenin ama abartmayın bu işi. Kaç
gündür ki bu dünya, kaç gününü ağlayarak geçireceksiniz. Sizi dedikodu
dalgalarında boğmaya çalışan müfsit çevrenizi de abartmayın. Yok sayın
rahat edin.Kendinize, eşinize ve bütün mü’minlere dualar edin.
Sıkıntınızın kıymetini bilin derim size, yüreğiniz yaralı ise diliniz de
dualıdır.
Allah’a emanet olun. Biz de duanızı bekleriz.
Selamünaleyküm.
Nureddin Yıldız
http://www.fetvameclisi.com/fetva-cocugu-olmadigi-icin-bunalim-geciren-hanimefendiye-46161.html
Yorumlar
Yorum Gönder