İlk Kazanç "Alın Teri"
Yağmur çiseliyordu ben yanlarından geçerken.Ufak kız "abi" dedi bana bebek ayakkabılarını uzatırken. Abi bugün hiç satamadık,alsan olmaz mı. Bende hızla ilerlerken arkam da kaldıkları bir anda yüzümün yarısını onlara doğru döndürüp. "Kime alacağım ablacım onları" dedim gülümseyerek. Arkamda kaldıkları için lelade sorduğum bu soruya tepki vermediler ve yeni potansiyel müşterileri ile ilgilenmeye koyuldular.
Yağmur yağacak olmasına rağmen bir şemsiyeleri yoktu. Sermayelerini koydukları villa duvarının üstündey-di oğlan olan, kız ise kaldırımda. İkisi de pejmürde giyinimli ayakkabıları yırtık bu iki çocuk hayatlarının unutulmaz anlarını yaşıyorlardı.
Yazının başında bahsettiğim o basit kolyeler gözlerinin önüne gelecek ileride.Belki büyüdüklerinde bir araya geldiklerinde her defasında bugünü anacaklar,bizim o matematik kitabını andığımız gibi.
Aradan yıllar geçmesine rağmen geçtiğimiz sınıfın ders kitaplarını çarşıda bir kaldırımda sattığımız günler hala taze olarak hafızamda.Matematik kitabını "iki milyon" TL ye satıp,toplamda "beş milyon" TL kazandığımız o günde. İlk kazandığım para "iki buçuk milyon" TL dir benim,gün sonunda kuzenimle bölüştüğümüz "beş milyon" TL den payıma düşen "iki buçuk milyon" TL
O günden sonra hiç Para ! kazanamadım.
"Hiçbir kimse, kendi elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlısını yememiştir. Allah'ın peygamberi Dâvud (a.s.) da elinin emeğini yerdi" (Buhârî, Büyû' 15)
Kendi kazandığını yemek kadar güzel bir şey yoktur sanırım..:)
YanıtlaSilBir çocuk yüreği için o iki lira ne de güzel bir lütuftur aslında...
YanıtlaSilne güzel yazı ama :)
YanıtlaSilkendi paranı kazanmak gibisi yok tabi :)
YanıtlaSil